25 Kasım 2010 Perşembe

http://www.bianet.org/bianet/kadin/126225-bu-onun-hikayesi?sms_ss=facebook&at_xt=4cee7f88256f19ff%2C0

KADIN

KADIN: KIZ: OĞUL: ANNE: KIZ: TOPLUM

Doğumdan itibaren sancılarını taşıdığımız, çığlığımızı bastırdığımız kızımız;

evladımız, insanımız, kimimiz kimsemiz kimliğimiz.

Kızımız demek, himayemiz, korumamız, hakimiyetimiz, mülkiyetimiz altında, dahilinde demek.

Kimimiz kimsemiz, kimliğimiz; toplum içinde, kendi benliğimizi alıp yerleştirdiğimiz ve birlikte yaşamayı öğrendiğimiz, bir bütün olarak...

Başlarken hayata, üzüntü veren yanı, keşke dedirten tarafı; öngörülen küfür...

Önlenebilir lanet, değiştirilebilir bir kader kadın olmak.

Kadın olup da yer bulmak, yerini kendi seçmek,

kendinden mesul ve mağrur dolaşmak için büyütmeliyiz kızımızı.

Başlarken daha, ilk günlerinde hayatının onu alıp koyduğunuz yerden görecek hayatı “oğul ve kız”

Herkes neye kadir olduğunu karşısında ve arkasındakilerden öğrendi. Erki de sinmeyi de, saldırmayı da... Hayat, saldırıya karşı ilk bilinci edinmemizle başlar. Savunma gereği ortaya çıkar. Saldırı devamlı olduğunda savunma da daimileşir.

Erkek, koruması gereken bir mülkiyetin bilinciyle yetişir, annesinin korumasıyla desteklenerek. Kız, gizlenmesi, örtülmesi, kendisine hak ya da hatta izin verilip yer gösterilene dek sessizce beklemesi gereken bir ayıp gibi barınır babasının, ağabeyinin, komşusunun, kocasının güvenli duvarlarının ardında.

Akıllı kadınlar ve akıllı kızlar, gerekleri yerine getirmeyi, uymayı, eğilmeyi öğrenmiş; erkek dediğin, kalıbına sığmaz, delikanlı gibi yetişmiştir.

Kadın, özgür olmak için ya “erkek gibi yetişen” ya “kemale eren yaşının ağırlığıyla lafını dinleten” ya da edepsiz ve hırçın, sokaklarda bağıran hatta “erkek gibi küfür eden” kılıflarla korunmak zorunda bırakılmış olur.

Bu süreç çağlar boyu, tarih boyu, kültürler, kıtalar, dinler, toplumlar ölçeğinde değişmeden sürmüştür.

Şimdi, yapılacak şeyler var! Kızımızı büyütmeliyiz. Öyle yetiştirmeliyiz ki oğullarımızı, ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir mülkiyet meselesi, kendilerini ispatlamak için birer gösterge nesnesi olmasın gözünde kadın. Öyle bilmeli ki kadın kendi değerini, öyle çalışmalı ki aklı ve bedeni; erkeği, kendisini onaylayacak üst kurum ve geçiminin sağlanması için bir garanti ya da etrafa karşı kalkan olacak bir gösterge yerine koymasın.

Süreç bugün devam eder, bugün başlar, bugün on-onbeş yıl sonrasının gençleri doğmakta. Bugünkü çocuklarımız onbeş yıl sonra birer yetişkin birey belki anne-baba olabilirler.

Kızlarımızı, oğullarımızı yetiştirmek, büyütmek bizim sorumluluğumuzda! Yarının tarihi ancak bugün yazılabilir.

Selin Durmuşlar